• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
DERNEK BAŞKANIMIZ

0542 6764578

YARANLARIMIZ

 

KÖYÜMÜZÜN TUZ MAĞARASI


KÖYÜMÜZDEKİ TUZ MAĞARASINDAN GÖRÜNTÜLER














                       Çankırı’nın balıbağı köyünde çıkartılan tuzdan heykelleri


Toprağın 150 metre altındayız... Yüksek tavanına aralıklı olarak yerleştirilmiş lambaları ve sisli ortamıyla sanki gece vakti durgun bir kentin bomboş sokaklarında yürüyoruz. Toplam uzunluğu 8 kilometreyi bulan loş koridorlar labirente benziyor, kaybolmak işten değil... Sonunda nefeslik denilen bir yere geliyoruz ve buradan çıkarılmış tuz kütleleri, heykel olmuş duruyor karşımızda. Çankırı’nın kaya tuzu madeni galerileri, sanat galerisi olmak için ilk adımını atmış. Marmara Üniversitesi öğrencilerinin bu madenden çıkarılan kaya tuzuyla yaptığı heykellerle... 

Çankırı şehir merkezinin 20 kilometre doğusunda, Balıbağı Köyü yakınlarındaki tuz madeninde şu sıralar farklı bir heyecan yaşanıyor. Maden denince akla gelen karanlık mekanlar, Çankırı Valisi Ali Haydar Öner’in projesinin ilk adımıyla artık sanatla aydınlanıyor. Projenin adı: "Cristal Art Gallery."

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi heykel öğrencilerinin kaya tuzu kütlelerinde çalışarak yaptıkları heykeller, işte hem bu madenin, hem de öğrencilerden bazılarının ilk sanat eserleri. Deniz konseptiyle oluşturulan 14 eser, önce valilik binası ve Yüzüncü Yıl Kültür Merkezi’nde sergilendi. Şimdi kısa bir süreliğine asıl konacakları mekana, yani madenin içindeki galerilerden birine getirildiler. Sürenin deneme amaçlı ve kısa olmasının nedeni henüz madendeki havalandırma sorununun çözülememesi, bu da aşağıda uzun süre kalan heykellerin kararmasına yol açabilir.

GALERİLER DE BÜYÜK PROJE DE


2,5 yıldır Çankırı’da görev yapan Vali Öner, kente gelir gelmez ilk olarak tuz mağaralarının dikkatini çektiğini söylüyor. Milyonlarca yıl önce bir iç deniz olduğu tahmin edilen Çankırı’nın altı, bugün bu denizin kalıntısı olan tuz yataklarıyla dolu. Hititler döneminde bile Çankırı tuzunun kullanıldığı bilinse de, şehirde şu anda açık olan madenlerin geçmişi bu kadar eskiye uzanmıyor. Esentepe mevkii, Kızılırmak yol ayrımı ve Balıbağı Köyü yakınlarında üç ayrı tuz madeni ocağı çalışıyor. En büyüğü Balıbağı yakınlarındaki. Son 300 yıldır tuz madeni olarak çalıştırılan bu mekanın artık kullanılmayan galerileri, içinden greyder ve kamyon çalışacak kadar büyük, yanyana petek dokusu gibi açılmış loş galeriler kalmış geride.

Yüzeyden açılan eğimli bir yoldan araçla girilebilen madenin ilk galerisinde 200 yıl önce bırakıldığı tahmin edilen bir eşek ölüsü var. Hikayeye göre madenden tuz almak için getirilen fakat ayağı kırılınca sahibi tarafından burada terk edilen eşek, tuzun koruyucu özelliği sayesinde tıpkı mumyalanmış gibi korunmuş. 1980’lerde sergilenmek üzere buradan alınan eşek ne yazık ki asıl bozulmayı bu koruyucu ortamdan alınınca yaşamış ve bu haliyle hemen geri getirilmiş. 

Bize madeni gezdiren Vali Öner’in mekanla ilgili planları büyük: "Altı ayrı galeri yapmayı planlıyoruz. Bunlardan biri Osmanlı, diğeri milli mücadele ve cumhuriyet galerisi. Ayrıca destansı kahramanlar galerisi, mitolojik galeri ve rönesans galerisi yapmak istiyoruz. Bir bölümü ise astım tedavisine ayrılacak. Galeriler de çok büyük, bizim projemiz de. 20 yıllık bir çalışma sürecini öngörüyoruz. Şu ana kadar finansal olarak il idaresi imkanlarını belli ölçülerde kullandık o kadar." 

FESTİVAL VE SEMPOZYUM

Projenin araştırma kısmı bile çok geniş olmuş, Vali Öner öncelikle yeraltında tuz ve sanat denince dünyada akla gelen yer Polonya Krakow’daki Wieliczka tuz madenine bir akademisyen grubunu göndermiş. Geçen yıl Marmara Üniversitesi Güzel Sanat Fakültesi Dekanı Hüsamettin Koçan, Hacettepe Üniversitesi Heykel Bölümü Başkanı Prof. Dr. Remzi Savaş, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Bölümü Başkanı Halim Erçin, heykeltıraş Sait Rüstem, Çankırı Belediye Başkanı İrfan Dinç ve projenin yapılacağı mağara yetkilileriyle birlikte Krakow’a gitmiş. Öner "Çankırı, Ankara’nın yanı başında ama ne Ankara’nın, ne de Çankırı’nın bundan haberi var. Biz bu oluşumları yapabilirsek dünyanın en nitelikli kaya tuzu mağarası bizde olacak. Krakow için yılda 1.5 milyon turistten söz ediliyor. Biz bunun yarısına bile ulaşabilirsek bu büyük bir başarı olur" diyor. 

Proje henüz tasarlanan boyuttan çok uzak olsa da şimdiden tuzdan heykelleriyle Türkiye için bir ilki başarmış durumda. Vali Öner de bunun mutluluğunu yaşıyor: "Şu anda bu heykellerle attığımız adımımızla Çankırı Cristal Art Gallery’nin ilk aşaması gerçekleşti. Bu çok büyük bir adım, çünkü hayal edilemeyen bir şeyi başlattık. Türkiye’de tuzla yapılan ilk çalışma." 

Her yıl tuz festivali düzenleyen Çankırı, bu yıl ağustos ayında kaya tuzu ve heykelin ele alınacağı bir sempozyuma da ev sahipliği yapacak.

İSTER STRESE KARŞI KULLAN İSTER ELMA TATLISI YAP

Çankırı’nın tuz sektörü daha yeni yeni alternatif ürünler geliştirmeye başlamış. İki girişimci tuz lambaları ve tuzdan objeler üretiyor. Şule Ağdan bu işe ilk soyunanlardan. Tuzun cilt üstünden kullanıldığında bedene ne kadar faydalı olduğunu keşfettikten sonra Ankara’yı terk edip, memleketi Çankırı’ya geri dönmeye karar vermiş. İlk olarak tuz lambalarını geliştirmiş. Ağhan bunları günde birkaç saat yakmanın stresi aldığını söylüyor: "Biz günlük yaşamda artı iyonlara maruz kalıyoruz. Tuz lambaları eksi iyon yayıyor eksi iyon artıyı nötralize ederek strese depresyona iyi geliyor. Tuzun bu etkisini kullanarak bir tatil köyü bile kuracağız." Tuzda pişen balık bilinir ama Ağhan tuzda pişmiş güveç hatta tuzda pişmiş elma tatlısı bile yapmış, atölyesinde sipariş üzerine üretim yapıyor, işini yavaş yavaş büyütüyor. 

Selülitten kurtulmak istiyorsanız fazla tüketmemeniz gereken bir madde tuz. Ama Çankırılılar tuzun dışardan uygulandığında selülide de iyi geldiğini söylüyor. Şule Ağhan, selülit için küçük bir reçete de veriyor: Kaya tuzu, biberiye yağı ve portakal çiçeği yağını birlikte selülitlerinize sürün 1 ay sonra hiçbir şey kalmadığını göreceksiniz. 

Elektrik teknisyeni tur rehberi oldu

Mağaranın tur rehberi, aslında elektrik teknisyeni olarak işe giren Muhammed Ali Taşağıl (solda). 2003’e kadar Tekel tarafından işletilen madende 3 yıldır ÇAN- KAYA (Çankırı Kaya Tuzu) şirketi çalışıyor. Taşağıl da bu üç yıl boyunca Türkiye’nin dört bir yanından ziyaretçilere madenin galerilerini gezdirmiş. Ayrıca "Japonya’dan bir grup, birkaç Alman ve İngiliz’e de rehberlik ettim" diyor: "Spor takımları Çankırı’daki karşılaşmalarda mutlaka buraya uğruyorlar. Valimizin misafirleri mutlaka buraya gelir."


Tuzla çalışırlarken sürekli yağmur yağdı

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Nurettin Bektaş bu görev teklif edildiğinde önce Çankırı’ya gidip araştırma yapmış. Bektaş "Bildiğim kadarıyla Türkiye’de ilk kez tuzdan heykel çalışması yapıldı. O yüzden malzeme yeniydi, nasıl kırıldığına baktım. Sonra 10 öğrencimi alarak Çankırı’ya gittim. Milyonlarca yıl önce bir iç deniz olan şehrin dağ ve tepelerinde bile deniz kabukları var, zaten şehrin çanağı andıran yapısına da bakınca deniz kurgusu kendiliğinden gelişti." Heykellerin çoğu deniz temalı, çıpa, deniz kabuğu, denizatı, balıkçı figürleri... Ama konu sınırlaması yok. Özellikle öğrenci Ümit Turgay Durgun’un kaybettiği böbrek hastası bir yakınının anısına yaptığı "üzgün melek" heykeli en çarpıcı işlerden. Heykeller 40- 90 cm boyutlarında. Ankara keçisi, kurbağa, ağlayan göz ve ayı da diğer figürlerden... Bektaş Çankırı’da Güzel Sanatlar Lisesi’nin bahçesinde yaptıları çalışma sırasında en büyük sorunlarının sürekli yağmur yağması olduğunu söylüyor: "Yontma işlemi sırasında çıkan toz bizi yakıyordu, bu yüzden açık havada çalışmak zorunda kaldık. Kaya tuzu hemen eriyen bir şey değil ama su temas ederse dokusu bozuluyor o da işi deforme ediyor. Bu nedenle bulunduğumuz alanın üstüne bir naylon gerdik."

Geniş sütunlu bir saray görünümünde

Mağara bu kadar ziyaretçi almasına rağmen henüz turizm işletmesi statüsü almadığı için ziyaretçilerden ücret alınmıyor. Mağarayı gezmek için Çankırı Valiliği ya da işletici şirketi arayıp randevu almak gerekiyor.


Mağaranın dokusu, yerin altındaki geniş sütunlu bir saray görünümünde. Madenin taşıyan yapı, topuk denilen ve yine tuzdan oluşan sütunlar. Her topuk 14’e 14 metre genişliğinde ve 11 metre yüksekliğinde. Aynı şekilde koridorlar 14- 15 metre genişliğinde ve tavan yüksekliği 11 metre kadar. Çalışma sahasındaki ana caddenin uzunluğu 1200 metre, çalışma sahası enine 500 metre ölçülüyor. Tüm bu koridorların yerin altındaki toplam uzunluğu 8 kilometre

Mağaraya vadiden, yani tepenin yamacından giriliyor ve çalışılan maden seviyesi tepenin tam 150 metre altında. Tepeden aşağıya inen ilk 70 metre toprak, sonrasında ise tuz madeni başlıyor ve şu an çalışılan seviyenin 300 metre altında kadar da tuz madeni mevcut. Taşağıl, "Ruhsat alanımızda 850 milyon ton tuz rezervi var. Çankırı’nın tuz rezervi Amasya, Çorum sınırlarına kadar devam ediyor" diyor. Firma günde 200 kilo dinamit patlatılarak 600- 1000 ton tuz üretiyor. Mağara turizme tam olarak açıldığında çalışılan bölüme doğrudan inen ikinci bir kapı açılarak kullanılmayan galeriler sadece turizme bırakılacak. Böylece mağaranın en büyük sorunu olan içerde çalışan araçların çıkardığı egzoz gazı da daha kolay tahliye edilebilecek. Mevcut sistemde kirli hava "nefeslik" denilen kanallar aracılığıyla dışarı atılıyor. Ancak yine de egsoz gazı hissedilir derecede. Bu nedenle bembeyaz duvarlar kararmaya başlamış. Nefeslik, basamaklarla belli bir açıyla yukarı çıkarak içerinin havalandırılmasını sağlıyor. Nefeslik bölümünün hemen önünde eski bir dekovil hattı ve bunun vagonları var. 1940’lı yıllardaki işletme müdürünün makam aracı, iaşe hizmetlerinde kullanılan araçlar, burada tuz çalarken yakalananlara ait eski otomobiller de madene terk edilmiş.